‘Koruma kalkanı’ yok

İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden iktidarın cesaret verdiği erkekler, uzaklaştırma kararlarını tanımadan kadınlara yönelik saldırılarını sürdürüyor. Kadınlar “Koruma kalkanı yok” diyerek tepki gösteriyor.

  • 13.04.2025 07:10
  • Giriş: 13.04.2025 07:10
  • Güncelleme: 13.04.2025 07:11
‘Koruma kalkanı’ yok
Fotoğraf: DepoPhotos

İlayda Kaya

Sosyal medya fenomeni Danla Bilic, uzaklaştırma kararı aldırdığı erkek tarafından darp edildi. Bu olay uzaklaştırma kararlarının takip edilmediğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Antalya’da Fadim Temirhanoğulları, üç ay uzaklaştırma kararı aldırdığı boşanma aşamasındaki Savaş Temirhanoğulları tarafından ateşli silahla öldürüldü.

Elazığ’da Kadir Onur Kenter tarafından sistematik olarak şiddete maruz bırakılan Meral Z.’nin yaptığı 14 şikâyet sonuçsuz kaldı. Uzaklaştırma kararı aldıran Meral Z., hâlâ tehdit ediliyor.

İstanbul’da Serdar H. tarafından 13 kurşunla vurulan Zeliha Ç., ağır yaralandı. Zeliha Ç.'nin, Serdar H. hakkında uzaklaştırma kararı aldırdığı öğrenildi.

Bu kadınlar uzaklaştırma kararı aldırmasına rağmen şiddet görmeye devam eden, saldırıya uğrayan veya katledilen kadınlardan yalnızca birkaçı…

MEKANİZMALAR EKSİK

6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu’na göre şiddete maruz bırakılan ya da öldürülme tehlikesi bulunan kadınlar, erkekler hakkında ‘uzaklaştırma kararı’ aldırabiliyor. Ancak yalnızca uzaklaştırma kararı kadını korumaya yetmiyor. Erkekler kararı hiçe sayarak kadının kimi zaman yolunu kesebiliyor, kimi zaman kapısına dayanıyor. Kadınlar tekrar tekrar ilgili birimlere başvursa da başvurular sonuçsuz kalıyor. Kadın hakları savunucuları, faillerin İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinden cesaret aldığını dile getirerek, elektronik kelepçelerin ‘yetersiz’ kalmasına tepki gösteriyor.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın koruma altında olmasına rağmen öldürülen kadınlarla ilgili geçen aylarda yaptığı bir açıklamasına değindi. Yerlikaya’nın “Koruma kararı olmasına rağmen geçen sene (2023) 32 hanımefendi ikazımıza uymadan, kapıya adam gelince açmış, içeride vurmuş onu” sözlerini anımsatan Güllü şu ifadeleri kullandı: “O kadın çaresiz kaldığı için o kapıyı açmak zorunda kaldı’ diyemiyor. Kadınlar kimi zaman korkuları nedeniyle şikâyetçi dahi olamıyor. Koruma altındayken kadınların mecbur kaldıkları için kapıyı açtıkları kişi tarafından öldürülmesi devletin mekanizmaları eksik kullandığı ve tam manasıyla korumayı yapamadığını ortaya koymaktadır. Kadınları koruma altına alıp savunmaları gerekiyor. Bir şiddet vakasının yarattığı tehlikeyi bilmeyen olabiliyor ama Bakanlık bilmek zorunda!”

Kadınların elektronik kelepçe başvurularında sayının ‘yetersiz’ olması sebebiyle takılmamasını da eleştiren Güllü özetle şöyle devam etti: “2024’te ‘Elektronik kelepçeni kendin al’ denilmişti bir vaka için. Emniyetin elinde elektronik kelepçe olmadığıyla ilgili dönüşler yapılıyor. Geçen günlerde çocuklara ev hapsi süreçlerinde ‘elektronik kelepçe’ olayı siyasi olarak yorumlandı ancak keşke kadın cinayetlerinde bu iradeyi ortaya koyabilselerdi. Elektronik kelepçeler özellikle kadın cinayetleri ya da kadına yönelik şiddet konularında kullanılmalı.”

Antalya Barosu'ndan Avukat Umut Çiftci de şunları söyledi: “6284 Sayılı Kanun ilk çıktığında İstanbul Sözleşmesi’ni uygulama kanunu olarak çıktı, 2. maddesinde de sözleşmeye atıf yapılıyor. Uzaklaştırma ve tedbir kararları önceden 6 ay olarak uygulanırken artık sanki sistematik şekilde gelen kararla 1 aya, hatta 15 güne kadar inmiş durumda. 15 gün içinde verilen tedbir kararı şiddet uygulayana tebliğ için ulaşamayınca herhangi bir ihlal durumunda, ‘ihlal’ olarak kabul edilmiyor ve yaptırım kararı çıkmıyor. Failler zaten çoğu zaman kaçıyor ve tebliğ almak istemiyorlar. Ayrıca tedbir kararından itibaren mahkemelerin duruşma açtığını görüyoruz. En son Hülya Şellavcı dosyasında görmüştük. Boşanma davası açtığında şiddet gördüğü için uzaklaştırma kararı da vardı ve ihlal ettiğine dair ihbarları da vardı. Buna rağmen mahkeme ihlalden işlem yapmayıp duruşma günü açtığı için o duruşma günü geldiği güne kadar fail tarafından öldürüldü. Bu yüzden kanunun tam anlamıyla uygulanmadığını ve zafiyetler oluştuğunu görüyoruz. Bu ciddi bir tehlike. Özellikle elektronik kelepçelerin, kadına şiddet dosyalarında zor verildiğini biliyoruz. Kadınların korunması için gerekli tedbirlerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor.”

***

BU ŞEKİLDE ÖNLENEMEZ

Kadınların şiddetten korunması ve şiddetin önlenmesi için gerekli sığınmaevi sayısı ve şiddet önleme ve izleme merkezi (ŞÖNİM) sayısı da yıllar içerisinde neredeyse hiç değişmedi. Aile Bakanlığı’na bağlı sığınmaevi sayısı 2024 verilerine göre, 6 yılda 2 tane arttı. 2018’de 110 olan sığınmaevi sayısı 2024 itibarıyla yalnızca 112. 2019’dan beri ŞÖNİM sayısında ise neredeyse hiçbir artış yok. 2018’de 79 olan ŞÖNİM sayısı 2019’da 81’e; 2022’de 82’ye çıktı. 2024 nisan ayı itibarıyla da bu sayı 82 oldu.