Küba’dan ABD’ye göç eden Kübalılara ve gördükleri muameleye dair değerlendirmelerde bulunan Küba Dışişleri Bakan Yardımcısı Carlos Fernández de Cossío, "mutabakata varılmış şartlar ve tarihsel bağlam" doğrultusunda Küba'nın iadeleri kabul etmeye açık olduğunu belirtti.
Arleen Rodríguez Derivet
"Küba Gerçeği", 2023 Şubat ayında Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) girişimiyle başlatılan bir yayın. Küba'da siyaset, ekonomi, yaşam, kültür gibi konularda Kübalı yazarların ürettiği makalelerin çevirilerini yayımlayan Küba Gerçeği'nde çıkan makaleler, artık soL'da paylaşılıyor.
Mevcut ABD yönetiminin göçmenlere yönelik tartışmalı uygulamaları üzerine, Küba’dan ABD’ye göç eden Kübalılara ve gördükleri muameleye dair değerlendirmelerde bulunan Küba Dışişleri Bakan Yardımcısı Carlos Fernández de Cossío, katıldığı Mesa Redonda (Yuvarlak Masa) programında özel açıklamalarda bulundu.
ABD-Küba ilişkileri konusunda uzman bir diplomat olan Cossío, ABD’nin göç konusuna öncelik vermesinin doğal olduğunu yineleyerek şunları söyledi:
“ABD’de göçmenler, geçmişte olduğu gibi bugün de sanayi, tarım ve hizmet önemli bir rol oynuyor. Bu alanlardaki iş gücünün yaklaşık yüzde 20’si ABD doğumlu olmayan kişilerden oluşuyor. Bu nedenle, Washington açısından göç meselesinin öncelikli bir konu olması doğaldır.”
Uluslararası arenada göç konusunun on yıllar içinde ciddi bir dönüşüm geçirdiğine dikkat çeken Cossío, gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki uçurum derinleştikçe, Küresel Güney olarak adlandırılan ülkelerden Kuzey’e doğru artan göçün de kaçınılmaz olduğunu belirterek bunun hem Avrupa hem de Kuzey Amerika’da gözlenen bir olgu olduğuna işaret etti.
“Küba açısından, ABD’nin göç konusuna öncelik vermesi önemlidir” diyen Cossío, sözlerine şöyle devam etti:
“ABD, on yıllardır Küba’ya karşı bir istikrarsızlaştırma aracı olarak göç politikalarını kullanıyor. Başlangıçta profesyonellerimizi elimizden almak, ülkenin yeteneklerini çalmak amacıyla; sonrasında ise Kübalılara vize vermemek ya da vize işlemlerini gerçekleştirmemek gibi yollarla onları kuralsız yollarla ABD’ye gitmeye teşvik ederek. Bu politikaları istikrarsızlık yaratmak amacıyla uyguluyor. Bu durum şimdiye dek çeşitli krizlere yol açtı."
Dışişleri Bakan Yardımcısı açıklamalarında, Küba ile ABD arasında, göçün düzenli, güvenli ve planlı bir şekilde gerçekleşmesini güvence altına alan göç anlaşmalarının mevcut olduğunu da vurguladı. “Amerika Birleşik Devletleri’nde çok sayıda Kübalı yaşıyor” diyen Cossío, tam da bu nedenle göçle ilgili her konunun Küba üzerinde bir etkisi olduğunun altını çizdi.
ABD’deki Kübalı nüfusun geniş bir yelpazeye sahip olduğunu belirten Cossío, bu yelpaze içinde yalnızca Küba doğumlu kişilerin değil, aynı zamanda ABD’de doğmuş olsa da ailesinden gelen kültürel mirasla kendini Kübalı olarak tanımlayan kişilerin de yer aldığını söyledi. Bunun yanı sıra, Amerikan vatandaşlığına geçmiş olanlar, geçici oturum izni bulunanlar, yasal statüsü Amerikan makamlarınca tanınmayanlar ve ABD’de henüz resmî olarak kabul görmemiş, dolayısıyla sınır dışı edilme riskiyle karşı karşıya olanlar da bulunuyor. ABD makamları, bu kişilerin birçoğunu “yasa dışı” olarak nitelendiriyor.
Cossío, bunlara rağmen, son dönemlerde ABD vatandaşı olmayan ve orada yasal ikameti bulunmayan Kübalıların büyük bir kısmının, Küba’dan yasal yollarla ayrılan kişiler olduğunu belirtti. “Pasaportları ve biletleri olduğu için, Küba açısından bu kişiler yasal yolculardır” dedi. “Kişiler, üçüncü ülkeler üzerinden – örneğin, Orta Amerika ya da Meksika yoluyla – ABD’ye düzensiz şekilde seyahat etmeye çalıştıklarında düzensiz göçmen hâline geliyorlar” dedi. “ABD’ye ulaştıklarında ve kendilerine yasal bir statü tanınmadığında, işte o zaman ABD bu kişileri ‘yasa dışı’ olarak adlandırmaya başlıyor. Ancak bu, yalnızca ABD’ye özgü bir gerçekliktir; çünkü bu kişilere ne denileceğine onlar karar veriyor. Küba açısından bakıldığında bu kişiler yasa dışı değiller. Yasal olarak pasaport ve biletle ülkeden çıkıyorlar” diye ekledi. Bu bağlamda, Küba’dan ayrılan çok sayıda kişinin ABD’ye ulaşana kadar insan kaçakçıları ile karşılaştığını ya da bu operasyonların kurbanları hâline geldiğini belirtti ve bu operasyonların büyük çoğunluğunun ABD toprakları üzerinden finanse edilip organize edildiğini vurguladı.
“Bazı hesaplamalara göre, Küba’dan düzenli bir şekilde hava yoluyla ayrılan bir kişinin ABD’ye ulaşma sürecinin, kişiye 7 bin ila 15 bin dolar arasında bir maliyeti oluyor. Hatta bunun kişi başına 18 bin dolara kadar çıktığını söyleyenler var. Eğer bunu 200-250 bin kişiyle çarparsak, karşımıza ABD topraklarından yürütülen, organizasyonu ve finansmanı orada olan milyarlarca dolarlık bir operasyon çıkıyor” diye açıkladı. Cossío, bu meselenin hem göç görüşmelerinde hem de iki ülkenin kolluk kuvvetleri arasında yürütülen iş birliği pratiğinde diplomatik düzeyde defalarca gündeme getirildiğini hatırlatarak “Yıllar boyunca bu konuyu birçok kez ele aldık, ancak ABD hükümetinin, Orta Amerika ve Meksika üzerinden geçen bu kaçakçılık zincirinin kaynağını hedef almak gibi bir niyeti olduğu söylenemez” dedi.
Gazeteci Arleen Rodríguez Derivet’in yaptığı bu röportajda, Kübalıların diğer Latin Amerikalılardan farklı olarak, ABD’ye vardıklarında söz konusu tarihsel düzenlemelere dayanarak ayrıcalıklı bir muamele görme beklentisiyle bu haklardan yararlanmaya çalıştıkları hatırlatıldı. Bu durumun, pek çok Kübalının ABD’ye kabul edilme ve yasal statü kazanma konusunda otomatik bir ayrıcalığa sahip oldukları yönünde bir inanç geliştirmesine yol açtığı ifade edildi. Ancak şimdi, büyük bir korku yaratan ve çok yaygın olarak kullanılan “toplu sınır dışı etme” teriminden bahsediliyor. Öyle ki, bir ara 30 bin kişinin Guantánamo Deniz Üssü’ne gönderilebileceği dahi gündeme geldi, ancak ABD ordusu kısa süre önce bu üssün yasa dışı göçmenler için uygun bir yer olmadığını açıkladı. Bu konuda “Gerçek şu ki Küba ile ABD arasındaki ilişkiler birçok alanda olduğu gibi toplu sınır dışı etme meselesinde de her zaman zorlu olmuştur” diyen Cossío, “Toplu sınır dışı etme terimi, Küba bağlamında da kullanılmaya başlandı. Oysa ki biz, hem Cumhuriyetçi hem Demokrat ABD hükümetleri ile düzensiz göçmenlik, kaos ve güvenlik sorunlarını çözmeye yönelik göç anlaşmaları imzaladık. Bu anlaşmalar, Kübalılar için yılda en az 20 bin vize verilmesini, açık denizlerde yakalanan kişilerin Küba’ya geri gönderilmesini ve ABD'nin topraklarında kalmasını uygun görmediği kişilerin düzenlenen uçuşlarla Küba’ya iade edilmesini içeren karşılıklı taahhütler barındırıyor” diye açıkladı.
Bakan yardımcısına göre bu anlaşmalar yıllardır işlerliğini koruyor: “Son zamanlarda ABD’nin kabul etmediği Kübalıların geri gönderildiği uçuşları her ay almaya devam ediyoruz. Bu kişiler ‘kabul edilemez’ olarak değerlendiriliyor ve belirlenmiş prosedürler çerçevesinde Küba’ya geri gönderiliyorlar.”
Cossío, “Bugün, özellikle Kübalılar açısından toplu sınır dışı edilme tehdidi söz konusuyken, bu insanların büyük kısmının zorlu ekonomik koşullar nedeniyle göç etmek zorunda kaldığını unutmamak gerekiyor. Bu zorluklar, ABD’nin uyguladığı ekonomik abluka nedeniyle daha da ağırlaştı. Bir ülkede yaşam koşulları kötüleştiğinde, halkın bir kesiminin başka yerlere göç etmek istemesi son derece doğaldır. Ayrıca tarihsel olarak ABD, Kübalılara ayrıcalıklı bir muamelede bulunmuş, onlara koruma sağlamış ve ülkede yerleşmeleri için kolaylıklar sunmuştur” diye vurguladı.
“ABD’nin göç etmeleri için bizzat kendi politikalarıyla teşvik ettiği, artık aile kurmuş, iş sahibi olmuş, mülk edinmiş insanların şimdi sınır dışı edilmesinden söz edilmesi hem çelişkili hem de zalimce” diyen Cossío, “Bu kadar çok Kübalının kitlesel biçimde sınır dışı edilmesi tehdidini absürt ve adaletsiz buluyoruz; hele ki geçmişte başarıyla uygulanmış göç anlaşmaları varken” diye ekledi.
“ABD, bu anlaşmalar kapsamında 1990’ların ortasından bu yana on binlerce Kübalıyı Küba’ya geri gönderdi; ancak bu her zaman belirli kurallar ve şartlar çerçevesinde gerçekleşti. Ülkemiz iadeleri kabul etmeye açık, ancak her zaman üzerinde mutabakata varılmış şartlar ve tarihsel bağlam doğrultusunda ve mevcut koşullar dikkate alınarak. Üstelik Küba’ya karşı ABD’nin ekonomik ve diğer türden saldırgan politikaları uygulanmaya devam edilirken” dedi.
Röportajın bir başka bölümünde, Dışişleri Bakan Yardımcısı, Küba ile ABD arasında yakınlaşma ve karşılıklı anlayış dönemlerinde düzensiz göçün belirgin şekilde azaldığına dikkat çekti. “ABD isterse rakamlara bakabilir: 2017 ve 2018 yılları, düzensiz yollardan ABD’ye giren Kübalı göçmen sayısının en az olduğu yıllardı. Ancak bu durum, ABD hükümeti göç anlaşmalarına uymamaya ve Küba’da vize işlemlerini durdurmaya karar verdiğinde değişti” dedi.
Cossío, “Bu anlaşmaların etkili olabilmesi için – o dönemde de görüldüğü gibi – birkaç taahhüdün yerine getirilmesi gerekir: Kübalıların yasal yollarla göç etmesini sağlayacak bir mekanizma kurulmalı, yasa dışı yollarla ABD’ye girmeye çalışırken yakalananlar geri gönderilmeli ve ABD tarafından ‘kabul edilemez’ bulunan kişilerin iadesi düzenli sınır dışı uçuşlarıyla gerçekleştirilmelidir. Bu işlemler, o kişilerin durumları tespit edildiği anda yapılmalıdır, yıllar sonra değil” diye vurguladı. Ayrıca “Bir dönem verilen geçici ziyaretçi vizeleri sayesinde birçok kişi ABD’ye seyahat edebildi ve orada bir süre kaldıktan sonra tekrar Küba’ya döndü. Bu uygulama, düzensiz göçün azalmasına katkı sundu” diye ekledi.
“Binlerce Kübalı, oturum hakkı elde edip hayatlarını iki ülke arasında sürdürmek, zamanlarının bir kısmını ABD’de, bir kısmını Küba’da geçirmek ya da yalnızca aile ve dost ziyaretleri seyahat ediyor. Ancak 2017’den bu yana ABD, geçici ziyaretçi vizelerinin işleme alınmasını askıya almış durumda” diye altını çizdi.
Televizyon programı boyunca her iki konuşmacı, Florida’nın güneyindeki -geleneksel ve sosyal- medya organlarında kendilerini Kübalı olarak tanıtan ancak Küba’nın çıkarlarına aykırı şekilde hareket eden ABD’li bazı siyasetçilerin sürekli olarak sert göçmenlik önlemleri tehditlerinde bulunduğunu dile getirdi. Bu siyasetçiler, göçü, Küba'nın vatandaşlarını "sosyalizmin başarısızlığı" nedeniyle kovduğu şeklinde sunuyor. Ancak bugün, bu kişiler, Kübalıları toplu sınır dışı etmek ile tehdit ediyor ve bu durum Küba topluluğunda büyük bir umutsuzluk hali yaratıyor. Birçok kişi, gelecekleri hakkında avukatlara danışıyor ve sosyal medyadan bilgi edinmeye çalıyor.
Konuyla ilgili olarak Dışişleri Bakan Yardımcısı, söz konusu söylemlerin Kübalılara yönelik bir taciz ortamı oluşturduğunu ve bu tacizin sosyalizmin başarısız olduğuna dair ABD’li siyasetçilerin yaptığı ısrarlı açıklamalarla daha da körüklendiğini söyledi. Bu kişilerin, ekonomik abluka kaldırılmadıkça Küba’nın gerçek potansiyelini gösterme şansı bulamayacağını göz ardı ettiğini belirtti. Şu anda ABD Dışişleri Bakanı’nın özellikle yaptığı sert açıklamalarla, ABD’de yaşayan Kübalıları ülkeye girişte yalan söylemekle suçlayarak göçmenlik statülerini kaybedecekleri ile tehdit ettiğini aktardı. “Bu, açık bir ikiyüzlülüktür; çünkü ABD hükümeti yıllardır, Kübalıların 'geri dönme korkusu' beyanıyla ülkeye kabul edilmesini politika olarak benimsemiştir. Şimdi, bu insanları yalan söylemekle suçlamak, onları ailelerini ziyaret etmekten alıkoymak için bir korkutma yöntemidir. Üstelik, bu aile bireylerinin birçoğu da ABD vizesi alamamaktadır” dedi. Cossío, “Bu tehditler, yalnızca hayatlarını Amerika Birleşik Devletleri’nde kurmuş olan Kübalıları değil, aynı zamanda kökenleriyle bağlarını korumak isteyenleri de etkiliyor. ABD politikalarıyla göç etmeye teşvik edilen bu insanlara şimdi kitlesel sınır dışı ve yasal statülerini kaybetme tehdidi yöneltilmesi, son derece zalimce” diye vurguladı.
Fotoğraf: Abel Padrón Padilla/Cubadebate/Archivo.
Tıbbi işbirliği tehdit altında
Küba'nın tıp alanındaki uluslararası işbirliklerine gelince, doktorluğun 1963'ten bu yana en çok değer verilen mesleklerden biri ve uluslararası dayanışmanın bir sembolü olduğunu belirtmek gerekir. Diğer ülkeler başka ülkelere bombalarını gönderirken Küba doktorlarını göndermektedir. Ancak, ABD tarafından alınan son tedbir kararları, bu işbirliğine darbe indirmeyi hedeflemekte ve bu durum sadece Küba'nın gelirini değil, aynı zamanda çok sayıda ülkenin sağlık koşullarını da etkilemektedir. Kübalı diplomat “ABD, Küba’ya karşı birçok saldırgan önlemi uygulamaya koydu; bunların birçoğu kamuoyuna açıklanmıyor ve bu da ABD’nin şeffaf olmayan bir biçimde hareket etmeyi tercih ettiğini gösteriyor. Bu tedbir kararları, Küba’nın ekonomik gelir kaynaklarını kesmeyi, diğer ülkelerle bağlarını koparmayı ve uluslararası işbirliğini – özellikle tıbbi programları – sınırlamayı amaçlıyor” dedi. Küba’nın yürüttüğü tıbbi işbirliği programlarından şimdiye dek 60’tan fazla ülkenin fayda sağladığını ve 12 binden fazla Kübalı sağlık personelinin yurtdışında görev yaptığını belirtti. “Çoğu durumda bu doktorlar, uzak bölgelerdeki toplulukların tek sağlık hizmeti kaynağıdır” diye ekledi. “Küba’yı insan ticareti ya da kölecilik yapmakla suçlamak tamamen asılsızdır; çünkü Kübalı sağlık profesyonelleri Küba’da maaş almakta, görev yaptıkları ülkelerde ise ek ödeme almaktadırlar ve gönüllülük esasına göre hizmet sunmaktadırlar” dedi.
Bakan Yardımcısı “ABD, bu toplulukları nitelikli sağlık hizmetinden mahrum bırakarak, sağlık hizmetine erişim hakkı gibi temel bir insan hakkını ihlal etmekte ve suç işlemektedir” diyerek sert bir şekilde eleştirdi. Bu eylemlerin, Küba’ya karşı saldırganlığı artırmak ve ekonomik ablukayı daha da güçlendirmek üzere yürütülen daha geniş kapsamlı bir stratejinin parçası olduğunu vurgulayarak “Bu yalnızca Kübalıları değil, aynı zamanda onların yardımına ihtiyaç duyan toplulukları da etkilemektedir” dedi.
Göçmenlerle bağ
Karayipler’in en büyük adası olan Küba hükümetinin göçmenlerle ilişkisine dair olarak ise Cossío, son yıllarda göçmenlerle yakınlaşma süreci yaşandığını, bunun temelinde de bu kişilerin hâlâ Küba halkının bir parçası oldukları anlayışının yattığını ifade etti. “Yurtdışındaki Küba toplulukları bizim bir parçamızdır; başka ülkelerde doğmuş olsalar bile, kendilerini bu toprakların torunları olarak hisseden Kübalıların çocuklarını ve torunlarını da kapsar” dedi.
Son yıllarda göç edenlerin büyük bir entelektüel sermayeye sahip olduğunu belirten Cossío, bu kişilerin birçoğunun ülkenin kalkınma süreçlerine önemli katkılar sunduğunu ifade etti. “Küba Hükümeti, bu konuda, bu kişilerin ülkeleriyle bağlarını güçlendirme çabalarını bastırmakta ısrar eden ve hatta kendi topraklarına seyahat etme haklarını kısıtlamaya çalışan ABD’nin tersine bir tutum izlemektedir” yorumunda bulundu.
Cossío, Amerikan toplumunun genel olarak Küba ile daha yakın ilişkiler kurulmasına sıcak baktığını ve Küba’yı bir tehdit olarak görmediğini hatırlattı. “Bu durumda kendimize şu soruyu soruyoruz: ABD’li siyasetçiler, Kübalı ailelerle bağların koparılmasından ya da bu ülkeyle iş birliği yapılmasından neden korkuyor? Belki de her şeyin temeli, 60 yılı aşkın bir süredir bu halkın hayatını çekilmez hâle getirme çabalarının başarısızlığa uğramış olmasıdır” ifadelerini kullandı. Küba’nın ABD ile diyaloğa açık olduğunu, bunu da her zaman karşılıklı saygıya dayalı bir zeminde ve kendi kaderini tayin hakkından vazgeçmeden yapmaya hazır olduğunu vurgulayan Cossío, “ABD’li siyasetçiler, Küba’nın bağımsız bir devlet olduğunu anlamakta geleneksel olarak başarısız olmuşlardır. Ama biz bunu her platformda açıkça ortaya koyuyoruz” dedi. Küba karşıtı siyasetçilerin kısa vadeli hedeflerinin, ada halkının yaşamını mümkün olduğunca zorlaştırmak olduğunu belirtti. Bunun için ticarete, finansal işlemlere ve daha birçok şeye erişimi kesmeye çalıştıklarını; böylece halkın yaşam kalitesini düşürerek onu rehin alıp mevcut hükümeti devirmek için bir araç hâline getirmeyi hedeflediklerini ifade etti. “Bu siyasetçiler, tarih boyunca ABD’nin devasa gücünü küçük bir ülkeye karşı kullanmakta ustalaşmışlardır ve ABD ile doğrudan bir çatışma yaratma peşindedirler” dedi.
"Bu çatışma için kendi uydurdukları gerekçeler arasında, kontrolsüz bir göç akını tehdidi, Küba’da Çin askeri üsleri bulunduğu efsanesi ya da kimsenin hiç görmediği binlerce Kübalı askerin Venezuela’da bulunduğu iddiaları yer alabilir” dedi. Bu kişilerin yalanlardan çıkar sağladığını belirten Cossío, gerçeği çarpıtmak, halkı kandırmak ve kafaları karıştırmak ve gerçeği çarpıtmak için yüz milyonlarca dolar harcadıklarını ifade etti.
Bakan Yardımcısı son olarak, ABD halkının büyük çoğunluğunun iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine olumlu yaklaştığını gösteren kamuoyu yoklamalarının varlığını özellikle vurguladı.
Yazar: Arleen Rodríguez Derivet
Yayınlandığı yer: Cubadebate
Yayın tarihi: 14 Mart 2025
Çeviri: Can Seven